Keşanlı Yönetici ve İşadamları Derneği (KEYİD) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Eler’in hazırlayıp sunduğu bilgi şölenine, Keşan Kaymakamı Bekir Dınkırcı, Hürriyet Gazetesi Ekonomi Yazarı Vahap Munyar, Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Salim Çam, Keşan Ticaret ve Sanayi Odası, Keşan Ticaret Borsası ve İpsala Ticaret Borsası yöneticileri ile Keşanlı Hemşehrilerimiz katıldı.
Toplantının açış konuşmasını yapan Keşan Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Yüksel Alioğlu, panele katılanlara “Hoş geldiniz” dedi. Keşan’a gelerek bilgi ve birikimlerini paylaşan iş adamlarına teşekkür etti.
KTSO (Keşan Ticaret ve Sanayi Odası), KTB (Keşan Ticaret Borsası), İTB (İpsala Ticaret Borsası) ile KEYİAD (Keşanlı Yönetici ve İş Adamları Derneği) katkı ve katılımlarıyla düzenlenen, “Aile Şirketlerinde Değişim ve Süreklilik” konulu bu bilgi şöleni, önceki akşam (31.01.2015 Cumartesi) saat 21.00’den itibaren Tek Rumeli ekranlarından da yayımlandı.
KTSO konferans salonunda çekimleri yapılan ve konuşmacı olarak Doğanlar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Davut Doğan, Kütahya Seramik Porselen Turizm A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Erkan Güral, Şahinler Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Şahin, Esse Yönetim Kurulu Başkanı Semih Şeftali, TUREX Yönetim Kurulu Başkanı Ruşen Çetin’in katıldığı program, Keşan’da büyük ilgi gördü.
KTSO Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Helvacıoğlu, aile şirketlerinin, ekonomik ilişkilerde yaşanan kaçınılmaz değişikliklere uyum sağlama konusunda avantajlı durumda olduğunu ifade ederek, inovasyon, kurumsallaşma ve uzun dönemli iş sonuçları konusunda ise sınıfta kaldığını söyledi.
HELVACIOĞLU: “AİLE ŞİRKETLERİNİN EN BÜYÜK SORUNU, AYRILIK…”
Aile şirketleri performanslarının, aile şirketi olmayanlarla karşılaştırıldığında, Amerika’da yıllık % 6,65 daha iyi varlık getiri oranına sahip olduğunu dile getiren Helvacıoğlu şunları söyledi:
“…Avrupa’da ise aile şirketleri diğer şirketlere göre % 8 ile % 16 arasında daha iyi performans gösteriyor. Bölgemizde de durum farklı değil, küçüklü büyüklü birçok aile şirketimiz ülke ve bölge ekonomisine değer katıyor. Tabi, aile şirketlerinin en büyük sorunu ‘Ayrılık’. Çoğu aile şirketinde kaçınılmaz bir son. Özellikle büyüyen şirketlerde ikinci ve üçüncü kuşakların devreye girmesiyle, kurucular arasındaki uyum son bulabiliyor. O gün geldiğinde çocuklar kendi yollarını çizmek ister ve ayrılık kapıya dayanır. Çoğu zaman bu şirketlerde ortaya çıkan aile içi uyuşmazlıklar, kardeşlerin kendilerine farklı yollar çizmesiyle son bulmakta…”
“Piyasa şartları artık bizleri bir araya gelmeye zorluyor…” diyerek konuşmasını sürdüren Mustafa Helvacıoğlu, “Bir elin nesi var, iki elin sesi var” sözünün değerinin günümüzde çok daha iyi anlaşılır hale geldiğine işaret etti.
GENÇLERE YETKİ VERİLMESİ AİLE ŞİRKETLERİNİ BÜYÜTÜYOR
Aile şirketlerinin genellikle bazı sorunlar yüzünden 1-2 nesil sonra dağılmak zorunda kaldığını ve bunun nedeninin ise kuşaklar arası görüş farklılıkları olduğuna kayıt düşen konuşmacılar da genel olarak şunları söyledi:
“Sorunu çok iyi okumak gerekiyor”
Bizler, iş insanları olarak bu sorunu daha iyi analiz edilebilmek için, aile şirketlerimize yönelik olarak çok sayıda profesyonel yardımlar almaktayız. Aynı zamanda aile fertlerimiz olan ortaklarımızla birlikte “aile şirketleri” konusunda akademik çalışmaları da izliyoruz. Profesyonelleşip yeni dünya ekonomisine ayak uydurmamız gerektiğini biliyoruz. Durumun daha net anlaşılması, ortaya çıkabilecek klasik sorunlara göğüs gerebilmek ve birlikte mücadele edebilmek için “anayasalarımızı” hazırladık.
Dikkat ettiğimiz en önemli sorunlardan biri; “… 40 yıllık ticari tecrübem var, ticareti ben daha iyi bilirim, param var, soyadım var (!)” deyip, yeniliklerden uzak durursak küme düşeceğimizi çok iyi biliyoruz… Bu durumda arkadan gelen çocuklarımızın da iyi yetişmelerini istiyoruz. Yeni nesil günü daha iyi okuyor, zamana daha iyi ayak uyduruyor. Gençlere güvenmek onlara cesaret vermek gerekiyor. Onlara işi teslim etmekten korkmuyoruz ama iyi yetişmeleri olmazsa olmazlarımızdandır. Çünkü iyi yetişmiş ve sorumluluk sahibi gençlere yetki verilmesi aile şirketlerini büyütüyor.
Geriden gelen kuşak, her zaman 20-25 yaş küçük ve farklı düşünebiliyor, ister istemez çatışmalar oluyor.
Dedeyle arada 50 yaş var, büyük babayla ise 75 yaş. Bu yaş farklılıklarından kaynaklanan fikir ayrılıkları zenginliğimiz olmalı ve ortak bir noktada şirket çıkarları için anlaşmalı; ancak o zaman şirket yönetimi başarıya ulaşır ve ancak o zaman topluma da faydalı olabiliriz, gençlerimize ve kadınlarımıza istihdam yaratabilir, işsizliğe çare olabiliriz. Aksi halde hep birlikte yok oluruz.
Tüm dünyada 4. kuşağa atlayan şirket oranı % 3, … Demek ki yüzde 97’si batıyor.
İşletme yapısı içerisinde yeni kuşak gelmeden ortak bir dil oluşturulmalı.
Dünyada aile şirketlerinin ancak; % 30’u ikinci nesil, % 14’ü üçüncü nesil ve sadece % 4‘ü dördüncü nesil sonrasında yaşamını sürdürmeyi başarabilmiştir.
Bölgemizde de görüyoruz ki, zaman içinde aile fertlerinin sayısının artması ve kuşaklar arasında farklı görüşlerin ortaya çıkması, ortak bir dilin oluşmasını zorlaştırmaktadır.
Bunu iyi analiz eden işletmelerimiz ise katlanarak büyümektedir.
Keşan Ticaret ve Sanayi Odasınca da yapılan tüm marka çalışmalarından, markalaşmanın önemine vurgu yapan organizasyonlara ve KOSGEB temsilciliğine kadar birçok faaliyet ve hizmet, şirketlerimizin yenilenmelerine, büyümelerine ve kendimizi geliştirmemize olanak sağlamak için uygulanan hizmetlerdir. Günümüzde rekabet ortamı hızla değişmekte ve bu konuda stratejisi olan işletmeler ayakta kalmaktadır. Çağın gerektirdikleri arasında en önemli yere sahip tarz birlik ve beraberlik. “Birlikten rahmet doğar” felsefesini her platformda ve her organizasyonda ana tema halinde işliyoruz. Çünkü ticari yaşamda, başarılı aile şirketlerinde olduğu gibi birlik ve beraberliğin önemi daha da değerli hale geliyor.
“AİLE ANAYASASI” OLUŞTURULMASI ŞART
“Trakyalı bir araya gelemez! …” anlayışının yıkıldığını ve bu düşüncenin sadece ön yargıdan ibaret olduğunu ifade eden konuşmacılar, “Aslında Trakyalıların bir araya geldiğinde ne derece başarılı ve büyük işler yaptığını, gerçekleştirilen organizasyonlar ile görüldüğünü ifade ettiler.
Ortaklıktan korkmayın! …
Bölgemizde ortaklıktan korkmayan, “rekabirlik” içerisinde ticaretini geliştiren işletmelerimizin sayısı çoğaldı. Başarılı işlerin arkasında hep ortaklıklar ve rekabirlik vardır. Aile şirketlerindeki büyüklerin kaybetme korkusu, gençlerin ise şirketi büyütme hamleleri çelişkileri de beraberinde getiriyor. Kısacası; aile şirketlerinde duygusal bağlara yer verilmektedir.
Baba-oğul birbirini çok seviyor ama iş hayatında anlaşamayabiliyor.
Bu sorunları çözmek için şirketin kurumsallaşması gerekiyor.
Aile işletmeleri duygusallığı bırakıp, aile – iş ilişkilerini kurallara bağlamalı. Yani her büyük veya küçük işlemenin sürdürülebilir olması için “Aile Anayasası” oluşturması şarttır.
Bu kurallar uygulanırsa aile sorunları ile işletme sorunlarının birbirine karıştırılmadığı ortaya çıkacaktır.
Aksi takdirde aileler büyüdükçe, aile bireyleri arasında farklılıklar ortaya çıkacağından, gelecek kuşaklara hasta bir şirket kalır. Aile şirketi sorunlarının kaos yöntemi ile çözülemeyeceğinin bilinmesi gerekir.
Aile şirketlerinde aile, ortaklık ve yönetim kavramları birbirine girmiş olması, aile şirketlerini başarısızlaştırır.
Yani şirket, hissedarlara değil, hissedarlar şirkete hizmet etmeli. Ortaklar egolarını şirketin üzerine çıkarmamalı.
VAHAP MUNYAR, KEŞAN’IN FAHRİ HEMŞEHRİSİDİR:
Ahmet Eler’in KEYİAD adına kürsüye davet ettiği Hürriyet Gazetesi Ekonomi Yazarı Vahap Munyar, Keşan’daki odaların, güzel organizasyonlar yaptığını belirterek teşekkür etti.
Eler, Munyar’ın bölgenin çalışmalarını her zaman güzel şekilde duyurduğunun altını çizerek, eşi Hayrabolulu olan Vahap Munyar’ı, Keşanlı Yönetici ve İş Adamları Derneği olarak Keşan’ın fahri hemşehrisi ilan etme kararı aldıklarını söyledi.
Munyar’ın fahri hemşerilik belgesi, Keşan Kaymakamı Bekir Dınkırcı, Mustafa Helvacıoğlu ve Ahmet Eler tarafından verildi.
BEKİR DINKIRCI…
Panel, Dınkırcı’nın konuşmasıyla sürdü.
“Sadece Keşan değil, Hamzadere Bölgesi olarak Keşan, İpsala ve Enez adına konuşuyoruz.” diyen Bekir Dınkırcı, aile şirketlerini gökdelene benzettiğini belirterek, baba-evlat-torun arasındaki diyaloğa bakıldığında Türkiye’deki servetlerin ömrünün ortalama % 40 olduğunu söyledi.
Dınkırcı, sözlerinin devamında bölgenin durumu hakkında bilgi verdi.
Program, Ahmet Eler’in sunumuyla ve iş adamlarının konuşmalarıyla devam etti.
Konuşmacılar, aile şirketlerinin ne şekilde kurulacağı, sürdürülebileceği ve büyüyeceği konularında bilgiler verdiler.
“Aile anayasası”na dikkat çektiler.
Aile şirketini yöneten kişinin, şirketin büyümesi için ailenin en büyük ferdi yerine en verimli kişinin yönetmesi gerektiği, şirketin büyümesi ve geleceği için aile fertlerinin gerektiğinde iyi bir şekilde ayrılması, şirketlerde mutlaka kurumsallaşmaya gidilmesi ve şirket yönetimlerinde uzman destek alınması konularına değindiler.
Yaklaşık 3 saat süren bilgi şöleni, 31.01.2015 Cumartesi akşam saat 21.00’de Tek Rumeli TV’de de yayımlandı.
* * * *
… VE RİVAYET OLUNUR Kİ:
Vaktiyle birbirini çok seven iki kardeş varmış,
Büyüğü Halil…
Küçüğü ise İbrahim…
Halil, evli çocuklu,
İbrahim ise bekarmış…
Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin…
Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş.
Bununla geçinip giderlermiş…
Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı.
İkiye ayırmışlar…
İş kalmış taşımaya…
Halil, bir teklif yapmış:
– İbrahim kardeşim, ben gidip çuvalları getireyim, sen buğdayı bekle.
– Peki abi; demiş İbrahim…
Ve Halil gitmiş çuval getirmeye…
O gidince, düşünmüş İbrahim:
– Abim evli, çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine…
Böyle demiş ve kendi payından bir miktar atmış onunkine…
Az sonra Halil çıka gelmiş:
– Haydi İbrahim! … Demiş, önce sen doldur da taşı ambara.
– Peki abi! …
İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola…
O gidince, Halil düşünür bu defa:
Der ki:
– Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var. Ama kardeşim bekar.
O daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek.
Böyle düşünerek;
Kendi payından atar onunkine birkaç kürek…
Velhasıl biri gittiğinde, öbürü, kendi payından atar onunkine…
Bu, böyle sürüp gider…
Ama birbirlerinden habersizdirler.
Nihayet akşam olur.
Karanlık basar.
Görürler ki, bitmiyor buğdaylar! …
Hatta azalmıyor bile…
Hak Yaratan, bu hali çok beğenir.
Buğdaylarına bir bereket verir, bir bereket verir ki …
Günlerce taşır iki kardeş, bitiremezler.
Şaşarlar bu işe…
Aksine çoğalır buğdayları.
Dolar taşar ambarları.
Bugün “Bereket” denilince, bu kardeşler akla gelir.
Bu bereketin adı;
Halil İbrahim bereketidir…
(Alıntı; Yediveren Yayınları, teşekkür ederiz.)
Leave a Reply